
Sevginin Gölgesinde Kalan Yaralar
Sevgiyi yeniden inşa etmek mümkün mü?
Hayat Bu Mu?
Zaman zaman, hayatın ne kadar anlamlı olduğunu sorgularım. Bugün, o günlerden biri..
Siz hiç kendinizi sorgulamadınız mı? Gerçekten bu hayata, bu rutine tam anlamıyla uyuyor musunuz? Ya da, belki de hepimizin içinde bir yerlerde, daha fazlasını yapabileceğimize dair bir his var mı?
Mükemmel misiniz?
Çoğu zaman, yaşamı yaşamak yerine geçip gittiğini hissediyorum. "Hayat bu mu?" diye sorarken, cevabı bulamıyorum.
İçimden bir ses diyor ki: “Arzu, sen ne diyorsun? Senin hayatın zaten bir başkalarına göre ne kadar güzel… Geziyorsun, eğleniyorsun, dışarıdasın.” Ama şunu unutmayın: Dışarıda olmak, sadece yüzeysel bir anlık huzurdan ibaret.
Evet, ben başkaları gibi değilim. Ben bu hayata, bana sunulan her anı, her fırsatı değerli kılarak yaklaşmaya çalışıyorum. Çünkü bir gün, arkamda "Hep başkaları için çalıştı, bir gün bile kendine vakit ayıramadı." demesini istemiyorum. Ben, arkamda "Bu hayatı dolu dolu yaşadı" dedirtmek istiyorum.
Zaman zaman kaybolmuş hissediyorum. Ömrümden geçen o boş zamanlar için kendime özür diliyorum. Geçmişte, sabahın erken saatlerinde işe başlar, akşam 7'de bile hala mesaiye devam ederdim. Çünkü, işin içindeki boşluğu başka hiçbir şeyle dolduramayacakmışım gibi hissediyordum. O anlarda, bir sosyal hayattan çok, hayatımı işten ibaret görüyordum.
Ve o an fark ettim: Yanlış yolda yürüyordum. Sonra kendime sordum: Hayat bu mu?
Hayata ne için geldik?
Sadece çalışmak, para kazanmak, evlenmek, çocuk yapmak, onlara bakmak, torunları görmek ve sonra yaşlanmak mı? Bizim hayatımız gerçekten sadece bundan mı ibaret? Elbette, emekli olunca gezmeyi düşünürüz, değil mi? Ama öyle bir zaman gelir ki, işte o beklediğimiz “emeklilik zamanı” gelmeden önce, sağlığınız ve enerjiniz birer anıya dönüşmüş olabilir.
Erteleme tuzağından kurtulun.
Düşünün: En son ne zaman kendiniz için vakit ayırdınız? Gerçekten kendinizi dinlemek, yaşamı hissederek yaşamak ne zaman mümkün oldu? Yıllar geçtikçe, belki de hayata dair tek isteğiniz, hayal ettiğiniz bir şey değil, kendinize verdiğiniz o değeri yeniden bulmak olacak.
Ve ne zaman zincirlerinizi kıracaksınız? Bu hayat, yalnızca yaşanmak için var! Ne kadar ertelemeye çalışsanız da, o erteleme zincirleri birer yavaş adım gibi sizi sıkıştırmaya devam eder. Bunu fark ettiğinizde, farkında olmadan geçmişinize de kaybettiklerinize de veda ediyorsunuz.
"Emekli olduğumda gezerim, sonra şöyle bir yere yerleşirim..." cümlesi birçoğumuzun dilinden düşmez. Ama bir gün gelir, o "sonra" dediğimiz an, eski sağlığınız, gençliğiniz, hayalleriniz olmayacak. O zaman bir daha istemezseniz de hayatı kucaklamak için bir fırsatınız olamayacak.
Hayatın kıymetini anlayabilmek için, bir şeyin başınıza gelmesi gerekmiyor.
Yoğun bakımdaki hastaları, felçli bir şekilde hayata tutunmaya çalışan insanları bir düşünün… Eminim ki onlar da keşke daha fazla "yaşamak" için zaman ayırsalardı diye düşünüyorlardır.
Bir gün bir mezarlığa gidin. O zaman, gerçekten her şeyin bir sonu olduğunu anlayacak, dönecek ve hayatınızı bir daha gözden geçireceksiniz.
Hayat bu anlardan ibaret.
Her bir anı dolu dolu yaşayın. Çünkü zaman, bir kere geçtikten sonra geri gelmez.